Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın ve Türkiye Kamu-Sen Genel Lideri Başkan Kahveci, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan temmuz ayı enflasyon datalarını kıymetlendirdi.
Yalçın, toplumsal medya hesabından yaptığı açıklamada, “Temmuz ayı prestijiyle kamu vazifelisi ve emeklisinin maaş/ücretlerine yüzde 19,31 artış yapılırken, doğal gaz, elektrik, ulaşım, kira ve öteki zarurî masraflara çok daha fazla artış yapılması, sabit gelirlilerin geçimlerini zorlamaya devam ediyor.” sözlerini kullandı.
“Her periyot tabir ettiğimiz ‘gelir artışı, sarfiyat artışlarına yeniliyor’ gerçeğinden ve ‘gelir artışı altı ayda bir kere, masraf artışları her ay yapılıyor’ yanlışından kurtulmalıyız.” açıklamasında bulunan Yalçın, emeğin kıymetinden, işçinin gelirinden ve toplu kontrat kararlarından kısmayı ve tartışmaya açmayı hedefleyen düzenlemelerden katiyetle kaçınılması gerektiğini vurguladı.
Yalçın, şunları kaydetti:
“Sabit gelirliyi ötekileştirecek, gelir problemini büyütecek ve kazanılmış hakların yok sayılmasına müsaade edecek her türlü ferdi tavırdan uzak durulmalıdır. Bunun yerine bölgesel tehditlere karşı iktisadımızı, beşeri sermayemizi, birliğimizi ve beraberliğimizi olağan ve beklenen mühletten daha süratli bir halde güçlendirmeliyiz. Enflasyon, gelir dağılımı adaletsizliği ve vergi dağılımı eşitsizliği üzere kalıplaşmış sıkıntılardan ivedilikle kurtulmamız gerekiyor. 85 milyon, alın terinin karşılığının eksiksiz alındığı, gelir dağılımı adaletinin sağlandığı, ekonomik dertlerin son bulduğu güçlü ve büyük Türkiye maksadının mümkün olduğu gerçeğinde buluşmalıdır.
Bu amacın gerçekleşmesi durumunda enflasyonun ürettiği kayıpların telafisi de vergi adaletsizliğinin bitirilmesi de gelir dağılımı adaletinin sağlanması da adil ve makul maaş/ücret artışlarının belirlenmesi de mümkün olacaktır.”
KAMU-SEN’DEN AÇIKLAMA
Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı Önder Kahveci de yaptığı yazılı açıklamada, geçen ay memur ve emekli maaşlarına yılın ikinci yarısı artış yapıldığını hatırlatarak, temmuz enflasyonuyla 6 ay için verilen artırımın üçte birinin, daha birinci ayda eridiğini öne sürdü.
Mutfak masrafları, doğal gaza, elektriğe gelen artırımlar ve kiralar dikkate alındığında memurların cebine yansıyan gerçek “erimenin” çok daha yüksek olduğunu görüşünü söz eden Kahveci, kelamlarına şöyle devam etti:
“Yüksek enflasyon, ülke içinde paranın pahasının düşmesi ve alım gücünün azalması nedeniyle bilhassa dar ve sabit gelirli vatandaşlarımızı zorlamaktadır. Enflasyonist devirlerde yaşanan ekonomik gelişmelere bağlı olarak daha yüksek oranlı maaş artırımı yapılsa da maaşlardaki artışlar enflasyon dolayında kaldığı sürece emeği ile geçinen kesitin hayat standardının düşmesine neden olmaktadır. Bu çeşit durumlarda çalışanların alım gücünün korunması ve artırılması her zamankinden daha fazla değer kazanmaktadır. Aksi halde iktisattaki bütün olumsuz gelişmeler dar ve sabit gelirlilerin yapacağı fedakarlığa bağlı olarak aşılmakta, her devirde güçlü daha varlıklı yoksul daha yoksul hale gelmektedir.”
Kahveci, memur ve emeklilerin üzerindeki ekonomik yükün hafifletilmesi gerektiğini belirtti.
Önder Kahveci, ekonomik yükün azaltılabilmesi için yapılması gerekenlere ait görüşlerini şöyle söz etti:
“Memur ve emeklilerin üzerindeki yükü hafifletmenin yolu evvel maaşları açlık ve yoksulluk sonundan kurtarmak sonra maaşlara enflasyonun üzerinde bir artış yapmaktan geçmektedir. Alım gücünü müdafaanın ve yükseltmenin yolu ise refah hissesi ödemesidir. Bu nedenle artık maaşlara ek artırım yapılması da bu ekonomik koşullar altında mecburî hale gelmiştir. Hasebiyle her vakit söz ettiğimiz üzere maaşlara ek artırım verilmesi, refah hissesi eklenmesi, enflasyon farkının ortaya çıktığı ay prestiji ile maaşlara yansıtılması ve vergi dilimlerinin yine düzenlenmesi istikametindeki taleplerimizin karşılık bulması bu süreçte hayati bir kıymet taşımaktadır.”